20 Mart 2013 Çarşamba

Rejimin Zırt Dediği Delikteyim

Malum önümüz yaz, bir de abimin düğünü yaklaşıyor derken formuma biraz daha özen göstermeye başladım. 

Ama annem benimle savaşıyor arkadaş!

Haftada iki gün okuldaki spor salonuna bir günde aerobik ve pilates için başka bir salona gidiyorum. Amacım kilo vermekten daha çok sıkılaşmak olduğu için yediklerime de dikkat etmeye başladım. Ama gelin görün ki iki haftadır eve ne zaman gelsem annem çıldırmış gibi yemek değil sanat yapıyor. Yazdıklarımın, bulmuş konuşuyor şımarık olarak algılanmasını istemem ama karar verince tutamamak ağrıma gidiyor. Dün ders çıkışı; koşu bandında spor yapıp, eve geldikten sonra hafif bir şeyler yemeyi planlarken, karşıma çıkan görüntü, tokat gibi çarptı yüzüme.


   

Aliağa'ya on beş dakika uzaklıkta yer alan, Eski-Yeni Foça arasında unutulup giden, kendimi bildiğim bileli köy kavramından sıyrılamamış, geçim kaynağı eskiden tarım iken, Aliağa'daki sanayileşmenin artmasıyla arazileri oldukça değerlenen ve girişinden itibaren depo ve tırların devşirdiği İzmir'in küçük mahallesi, Helvacı Köy'ün meşhur mantısıyla; karşımda dimdik duran annem, öyle spora böyle mantı dercesine gülüyordu yüzüme. 






Baba tarafı Arnavutluk'tan göçme, anne tarafı ise Kırgız Türklerinden olan, bu tatlı kadın; ölçü kullanmadan yemek yapan, lezzeti her daim tutturan kişilerden. Onu yemek yaparken izlemek, doymak için tüketmek kavramından uzaklaşıp, mana dünyasına geçiş yapmama sebebiyet veriyordu.

İşin garibi şuan neden 59 değilde 55 kilo olamıyorum derken çocukluğumda bana yemek yedirebilmek için didinen, kendini bu işe adamış bir kitleye sahiptim. Hiç abartmıyorum; babamın 125 kilo, benim ise yaşıtlarımdan en az 15 kilo zayıf olmam 
'' Ali, bütün yemekleri sen mi yiyorsun, aç mı bırakıyorsunuz bu çocuğu? '' esprilerine maruz kalmama  neden oluyordu. Afrika'daki kemikleri sayılan çocuklardan farkım olmadığı için ailemin sosyal sorumluluk projesi bendim! Abim: ''Bizimkiler seni evlatlık aldılar'' dediğinde inanmam çok da zor olmamıştı. Kara-kuru  kavramı benimle bir ortaya çıkmış bile olabilirdi.

Biz kızlar 100 gram kilo alsak ''Nerede bu hain'' diye arayışa çıkan bir tür olarak, her zaman biblo gibi kalmak isteriz. Bu arada; hala 34 beden olanlara saygı duymuyor, onları gördüğümde de deli gibi kıskanıyorum.

Bünye, değişime aç bir varlık olduğundan, '' Victoria meleklerinden, benim neyim eksik? ''sorusuna: "300 gram meme,10 cm  boy, 2 kilo fazladan popo" cevabına kulaklarımızı tıkıyoruz. Bunun yerine, aynanın karşısına geçip '' Gülçin, bacaklarım sence de incelmemiş mi ?'' sorusuna arkadaşının sana bakmadan '' Kızım saçmalama manken gibisin, zaten inceciksin ama biraz daha incelmişsin, bir de bana bak Allah aşkına'' yanıtıyla kendimizi kandırmayı çok seviyoruz. Burcumun genel özelliklerinden biri abartmak olduğu için 4 kilo fazlalığından kurtulana kadar mümkün olduğunca annişimin yemeklerinden uzak kalmaya çalışacağım. Evde yoksa kereviz, gerekirse dışarıda da yeriz diyerek, size iyi akşamlar diliyorum. ( Kızım saçmaaaaalamaaaaa zaten inceciksin gibi yorumlara da her daim açığım) 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder