Acele
ediyorum Almanya vizesi için saat 08:00’de Alsancak’ta olmam gerekiyor. Babam
sabah beni Hatundere istasyonuna bıraktığında kart nerede eşyalarımı
toparlamalıyım derken, iki serseri arabaya doğru koşmaya başlıyorlar.
İstasyonun
asıl sahiplerine her gün iş dönüşü mutlaka seslenip başlarını okşarım. Tek
eğlenceleri arabaların arkasından koşup havlamak olan dünya tatlısı iki köpek.
İsimleri yok, sahipleri yok... Biri kahverengi, diğeri beyaz. Beyaz olanın
kulaklarını daha küçükken kesmişler. İlk bakışta korkunç kocaman cüsseli
görünse de pamuk gibi kalbi onun.
Köpeğin boynuna sıkı sıkıya bağladıkları ip. İpin ucunda tüylerini görüyorsunuz. |
Her gün gerçekleştirdiğim nerede benim oğlum
hani benim annem derken beyaz olanın boynunda misina ipi gibi bir şey
hissediyorum. Tren geldi koşmam lazım ama onu orada öylece bırakamam. Güvenliğe
sesleniyorum. Yardım edin, lütfen yardım edin. Koşuyorlar çünkü onlara benim kadar iyi
bakıyorlar. Sıkıca bağlamışlar boynundan havlayamıyor, zar zor nefes
alıyor. Öyle ki ipe dokununca canı yanıyor. Onun canı yanınca benim de
canım yanıyor. İnsanların içindeki kötülüğe, iğrençliğe dayanamıyorum.
İnanılmaz tatlı ve insanları seven bir canlı. Ona nasıl kıydınız? |
Belli ki biri benim gibi çağırmış. Kendi kötü değil ki nereden bilsin kötülüğü. Ya sevilmek için ya da yemek için yanına gittiği kişilerin şiddetine uğramış. Onu boğarak öldürmek isteyen iblise ise diyecek bir sözüm yok. Umarım tıpkı bu masum gibi nefessiz kalırsın!
O artık mutlu. |
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder