Sabah her şey normal başlamıştı. Öğlene doğru uyanmış ve hızlı bir şekilde hazırlanıp öğleden sonraki dersime gidecektim. Buraya kadar her şey normal gözüküyor ama sonra odamda ki camdan dışarı baktığım da kuvvetli rüzgar ve yağmur olduğunu görüp, derse gitmeme kararı aldım. Zaten hafiften boğazım ağrıyor ve bu soğukta okula gidip tam da final haftası hasta olmanın hiç lüzumu yok diye düşünmüştüm (iyi bok yedin).
Kahvaltıya annemin bir arkadaşına gittik. Gerçekten keyifli bir sabahtı. Lafı uzatmadan eve döndüm ve aradığım harici diski bulamayınca acaba dolabımın üstündeki kutuda mı diye bakmaya çalışırken dengemi kaybedip koca koltukla beraber yere yığıldım. İşte aksilikler tam da burada başladı. Ağırlığımı bir bacağıma daha fazla verince hem koltuğu devirmiş, yere düşerken de kablosuz modemi de yanımda bu düşüşe kurban etmiştim. Hemen yerden kalkıp modemi tekrar fişe taktım, kabloyu fişe takmamla etrafı yanık kokusu sarması bir oldu. O an öyle çaresiz hissettim ki anlatamam. Çünkü tam da final haftası net bağlantım kopmuştu ve yeniden modem alıp bağlamak aşırı zor geliyordu. Bütün bu karmaşık düşünceler zihnimi oyalarken, kapının açılma sesini duydum ve aniden irkildim. Evde neredeyse bütün elektronik aletleri ben bozduğum için, yeni bir olayın daha zanlısı olmak hiç istemiyordum.
Hemen koltuğu yerden kaldırıp yerine koydum ve hiç bir şey yokmuş gibi davrandım. Eve gelen abimdi, anlattığım hikayeye her ne kadar inanmasa inanıyormuş gibi davrandı. İşin özü fırtınalı hava hem derse gitmememe hem koltuktan düşerek belimi incitmeme hem de evdeki kablosuz modemi bozmama mal olmuştu. Her ne kadar akıllı telefonlarımız sayesinde gelişmeleri takip edebiliyor olsak da teknolojiye bu kadar bağımlı olduğumu görmek gerçekten çok üzücü. En yakın zamanda kendimi bütün elektronik aletlerden arındırmayı düşünüyorum inanın çay makinesini bile kullanmayacağım(külliyen yalan) . İyi geceler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder