11 Ocak 2013 Cuma

Bitmesin, ne olur gitmesin.



Son sözü: Seni seviyorum!
Demir, arkasını dönmüş gidiyor. Farkında değil, yürüdükçe bitiyor.

Son gücü: Gitme!
Ceylin, en az Demir kadar seviyor, farkında ölüyor.

ilk karşılaşma:

Gözlerine inanamıyor delikanlı. Yerinde duramayan küçük bir kız çocuğu nefesini kesiyor birden. Minicik elleri nasıl da taşıyor o şişeyi, içkisini yudumladıkça hayatı unutur gibi gülümsüyor sanki. Gözlerinde anlam veremediği sıcaklığı, damarlarında hissediyor o an. Koşup sarılsa bütün dertlerini unutacak gibi izliyor onu. Karanlık bakışları öylesine tehlikeli, kurduğu binlerce temkin cümlesini hiçe sayarcasına sokuluyor yanına. 

''Yine  çok içiyorsun, Ceylin'' diyecekler diye geriliyor. Hanım kız ol, uslu ol, fazla dans etme... Sonra bu kuralları, ilk kimin koyduğunu merak ediyor. ''Kime göre yanlış?, Neye göre yanlış?'' diye düşünüyor. Düşünmenin ne kadar saçma olduğunu bilerek, gülümsüyor. Onu izleyen gözlere inat keyifleniyor. Içkisi bitiyor, hemen yenisini almalı, ara vermemeli. Çünkü, o ; musluğu açtığınızda ya çok sıcak ya da  çok soğuk akan musluklardan. Bara doğru ilerlerken, biri dikkatini çekiyor. Başı öne eğik, kimseye güveni kalmamış bakışlarının, onu nasıl çekici kıldığını bilmiyor adam. 

Demir tam umudunu kaybetmişken gülümsemişti, Ceylin. Dünya tatlısı gülüşü, bakışlarına sığdırdığı, masum bir o kadar da güven vermeyen haliyle yıkmıştı bütün kararlarını. Duyduğu  koku, dünya üzerinden değildi, kesinlikle olamazdı. Derin derin nefes aldı ve geri vermek istemedi. Sonra cesaretini toplayıp yanına gitti kızın, amacı sadece biraz konuşmaktı...

Demir ile Ceylin birbirleri için yaratılmamışlardı. Sahilde oturup yıldızları seyretmediler. Dışarı çıktıklarında ikisi de önünü göremeyecek kadar sarhoştu. İlk kusan Ceylin oldu, hareketleri birbirini takip etti. Günler çabuk ilerledi. Sevgili sözcüğünü hiç kullanmadılar. Onlar için, samimi olmak sözlerden değil davranışlardan geçiyordu. Zaman ilerledikçe görmek istemedikleri gerçekler, ikisini de kenara sıkıştırıyordu. Demir, Ceylin'in boşvermis tavırlarına ayak uyduramıyordu. O her zaman olayları en ince ayrıntısına kadar düşünür,  kendini parçalardı. Birbirlerini ne kadar çok sevseler de çok farklılardı. Karar alma zamanı çoktan gelmisti. Ceylin konuşacak gücü kendinde bulamadı. Her ne kadar zor olsa da denemek istiyordu. Ama sonunu bilmediği bir yolda yürümek, Demir'e göre değildi. O, hayatını küçük ihtimallere göre yaşayamazdı.

Demir, Ferhat değildi. Ceylin, Şirin hiç olamazdı. Sevgiyle hatırlamak istediler hikayelerini. ''Kaç kere, seni her şeyden çok seviyorum, gitme.'' demek istediyse de söyleyemedi, Ceylin. 
Demir'le anlaşmak, kedinin konuşmasını beklemek kadar anlamsızdı. Bir gün terk edilecekti ve işkenceyi uzun tutmak istemedi, Demir. Savaşmaya gücü olmayan, iki cesaretsiz yüreğin pes edişiydi bu ayırlık. Bile bile lades tutulan bir oyunda, göz yaşlarına yer verilemezdi. Giderken, yıllar boyu sürecek bir pişmanlığa adım attıklarının farkında değillerdi. Başka bir zamanda, daha iyi koşullarda yeniden kavuşacaklarına inanarak sessizce uzaklaştılar. 

( Gelecek günleri silebilirsiniz ama hatıralar daima kalır.)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder