27 Ağustos 2012 Pazartesi

Ben Eşittir, Benlik

Sevmeyince sevmiyor kimse, hatta sevsen bile sevmiyor.

Ben olmak, bencil olmak, olumsuz bir kavram olmaktan çıkıp mantıksal olgularla açıklanmış, bunun adı bireyselcilik! Birey olmak, çift olmanın önünü çoktan geçmiş. Benim kariyerim, benim hayatım, en çok da benim param.


En az bin defa, bu andan itibaren ilk önce kendimi düşüneceğim diye başlayıp her defasında yine nerede yanlış yaptım ile başlayan cümlelerin kurbanı, hayal kırıklıkları uzmanı! Değer görmek yerine değer veren, hep yeniden başlayan, umutlu-umutsuz anların toplamı, çoğu zaman yanlış anlaşılmış, sevilmemiş insan! Söyleyemediği sözleri, yazmayı tercih eden, gizli duygusallardan, ben.


Korkuyorum! Hatta çok korkuyorum. Kaçıyorum durmaksızın gidiyorum. Herkes başta çok farklı. Kimisi çok beyefendi, kimisi çok sevimli, kimisi yakışıklı, kimisi gerçekten dürüst ve kimisi ise utangaç! Öyle utangaç ki işte aradığım gerçek kişilik tam da o. Gözlerime bakmaya çekinen, elimi tutacak ya acaba biraz daha mı beklesem diyen, beni benden önce düşünen. Keşke hiç değişme sen!



Bu aralar herkes; Çeşme'de yeni mekan açılmış, ne zaman gidiyoruz der cinsten. Güzel güzel kızların yanında, göbekli amcalar. Yakışıklı oğlanların yanında, göbekli ablalar. Karşılıklı yeme içme meselesi, gözle görülecek derecede artmış.  Eskiden beri bilinen çirkin kız yakışıklı delikanlıyı kapar, parası bol krolar güzel kızlarla  hava atar meselesi maddecilikten başlayıp soysuzlukta son bulmaya başlamış.



Böyle olunca da çıldırmamak elde değil.  Ya sevgilisi vardır, gözü açtır. Ya vücudun güzeldir, gözü açtır. Ruhu aç olanı göremedim, sanırım göremeyeceğim. Küçük bir karıncanın yuvasına zar zor taşıdığı yemeği, paylaşmaya çalışan onca ağustos böceği düşünün. Hepsinin amacı doymak, kolay yoldan günü kurtarmak! İşte maddeciliğin, faydacılığın gerçek özeti. Hepsi bir o kadar uzak ve acınası...  


Bu yazı, kaybeden ve kaybedeceklere...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder