29 Mart 2014 Cumartesi

Küçük Kız



Her sabah yedi trenine birlikte biniyoruz. Kocaman gözleri, uzun kirpikleriyle tam karşımdaki koltuğa oturuveriyor. Pembe sırt çantası ve sarı ayakkabılarıyla kararmış ruhuma adeta ışık tutuyor. Küçücük elleriyle kocaman çantasından zar zor çıkardığı hikaye kitabını, yirmi dakika boyunca okuyup ineceği istasyonu kaçırırım endişesiyle sürekli etrafına bakıyor. Korkuyor ama yol boyunca okumaya devam ediyor.


İşe trenle gidip gelen biri olarak her gün farklı hayatlarla tanışmak; 50 dakika süren yolculuğumun sıkıcılığını, biraz da olsun azaltıyor.Kimi horluyor, kiminin ağzının suyu tam yanındaki kişinin omzuna akacak iken sarsılıp bir anda uyanıyor. Utanıyor sonra kimse onu fark etmemiş gibi eliyle ağzının kenarını silip uyumaya devam ediyor. Kimi gülüyor, kimi okuyor, kimi yaşlı birine yer vermemek için uyuyor numarası yapıyor, çoğunluk hep uyuyor hiç uyanmak istemiyor.


Birden rengarenk kıyafetleriyle yine karşı koltuğuma oturuveriyor.Bugünkü kitabı "Alice Harikalar Diyarında!" Göz ucuyla kitabımın ismini okumaya çalışıyor. Hiç Konuşmuyoruz. Belli ki evden çıkarken yabancılarla konuşmaması tembihleniyor. Sekiz veya on yaşları arasında olduğunu düşündüğüm küçük kız (Küçük kız diyorum çünkü henüz ismini bilmiyorum)ile aramda değişik bir samimiyet doğuyor. Aralarda başını yukarı kaldırıp ineceği durağa bakıyor. Yüzünde anlam veremediğim bir olgunluk ve ürkeklikle bana her baktığında güçlü olduğunu ispatlıyor. Sonra ben büyüdüm dercesine gözlerimiz buluşuyor. 

İzmirlilerin çoğunda var olan türban fobisi   (büyüklerimizin kullandığı eşarptan bahsetmiyorum.) Hani dini alet ederek siyaset yapan kişilerin kullandığı bez parçası olan obje! Her ne kadar din ile siyaseti birbiriyle karıştıranları tasvip etmesem de insanların fikirlerini yansıtmakta en az benim kadar özgür olması gerektiğini düşünüyorum. Her gün, bir başka sosyal mecranın kapatıldığı ülkemde, adaletten bahsetmem ruhumu kaybettikten sonra cennetin varlığına inanmak kadar zor.  Küçük kalbi ile taşıdığı kocaman siyasi ağırlıkta, İzmir'de yaşayan çoğu kız çocuğundan farklı olduğunu " O " da biliyor. Aileleri neye inanıyorsa, inandıkları uğruna savaşmaları ne kadar doğruysa; ebeveynlerin, çocuklarının gelişiminde oynadığı olumsuz rolü görmezden gelmek bir kadar imkansız.

Kişilerin gelişimlerini tamamladıklarında, neye inanacaklarını seçebilmeleri için yaşam koşullarının bu ölçüde şekillenmesi gerekir. Babası cemaatte olduğu için etek giyemeyen arkadaşımın, sırf ailesinden farklı düşünüyor diye dövüldüğünü gördüğümde içim yandığı kadar, o küçük kızı  da her gördüğümde sarılıp sarmalamak istiyorum. Katı kültürel değerlerin içinde kaybolan onca kişi! Mesela ailesinin seçtiği ile değil de sevdiği adamla kaçan cesur kız, kızlardan hoşlanması gerektiği halde hemcinslerinden hoşlanan yakışıklı delikanlının, yobaz toplum tarafından kurşunlandığı Canım Ülkem! Sözde cumhuriyetle yönetilen, vatandaşına eşit davranan, Canım Ülkem! Zenginin zengin kalmak için onurunu sattığı, fakirin çaresizlikten seçme hakkını kaybettiği, Canım Ülkem. Özgürlüğünü satan çoğu kişinin barındığı, özgürlüğünü satmak istemeyen nice gencin de canice dövülerek öldürüldüğü Canım Ülkem; Anlatsana nasıl da yediler seni...




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder