26 Haziran 2014 Perşembe

Konfüçyüs'un da dediği gibi ne kadar yavaş gittiğinin bir önemi yok!

NEDEN KAPLUMBAĞAYIM





Kaplumbağa ve Tavşanın hikayesini ilk dinlediğimde o kadar küçüktüm ki  masalın arkasında verilen mesajı tam olarak anlayamamıştım.



Bir kaplumbağa düşünün bir adım attığında sanki bir yıl geçiyor ve bu kaplumbağa nasıl oluyor da  yerinde duramayan bir tavşanı geçebiliyor.



-Günlerden birinde, bir tavşan ne kadar hızlı olduğuyla ilgili atıp tutuyormuş. Bunu duyan kaplumbağa, tavşanla yarışmaya karar vermiş. Tavşan, kaplumbağanın meydan okuyuşuna dakikalar boyunca gülmüş ve ona " Daha kabuğunu bile zor taşıyan sen, koşu yarışında nasıl olur da beni geçebileceğini düşünürsün" diye alay etmiş. Kaplumbağa ve Tavşan sabaha karşı buluşup hemen yarışmaya koyulmuşlar. Tavşan zaferinden emin bir şekilde geriye bakıp zavallı kaplumbağanın daha başlangıç çizgisinde olduğunu görünce biraz kestirmeye karar vermiş. Ne de olsa kaplumbağa daha ortalara gelinceye kadar, o uykusundan çoktan uyanacak ve yarışa kaldığı yerden devam edecekmiş.  Bir ara uyanmış geriye bakmış ama kaplumbağa daha çok az yol almış. Bunu gören tavşan, bir tarlaya girip gözüne güzel gözüken havuçları yemiş yemiş ve sonra kaplumbağanın daha çok geride olduğunu düşünerek derin bir uykuya dalmış. Sabaha karşı uyanan tavşan geriye bakmış kaplumbağayı görememiş. Hızlı bir şekilde koşmuş ve bitiş çizgisine ulaşmış. Zavallı kaplumbağa onu bitiş çizgisinde bekliyormuş. Gözlerine inanamayan tavşan kaplumbağanın şu sözleriyle sarsılmış."Bir gün senin alaycı sözlerini yenip, başaracağımı biliyordum. "


Sanılanın aksine yarışı yakışıklı prens değil, zavallı kaplumbağa kazanmış.


Masallar, hikayeler, gerçek üstü romanlar, oldum olası beni çok etkilemiştir.


Sizce bu yarışı dışarıdan izleyen kaç kişi tavşanın değil de kaplumbağanın kazanacağını tahmin eder. Ben de edemezdim...


Hayatta hep favorilerin kazanacağını düşünenler sonunda büyük hayal kırıklığına uğruyor.


Bana göre yarışları uzaktan izleyici olarak takip etmek daha değerlidir çünkü yarışanlar, kaybetmenin korkusuyla şekilden şekile girdiklerini ve çoktan kaybettiklerini göremezler.


Bırakın bütün kış uyuyayım ve hiç uyanmayayım. Bırakın koşamadığımı, beceriksiz olduğumu zannetsinler ve benimle alay etsinler. Bırakın şarabımı yudumlayayım, sarhoş olayım ve kendimi bu dünyadaki en özel şey sanayım.


İnsanlar başaramayacağınızı düşündüklerinde sizi alt edebileceklerini sanarak amansız, alaycı bir mücadeleye giriyorlar, çoğu zamanda sonunu bilirsiniz; tavşan ile kaplumbağa misali... Her şeyin uzağında izleyici kalmanın  " Nasıl da mest edici olduğunu söylesem '' sanırım size karşı samimi davranmış olurum.


Hırs ve zaman öyle hızlı yarışıyor ki bu süre sonunda bir hiç uğruna savaştığını fark etmek çoğu zaman duyduğumuz  pişmanlık oluyor.


Kazanırken kaybetmek, hayatını hiçe sayanların endişesi. Bu yüzden 'kazanmak', 'yanılmaktan' daha değerli olmamalı.



Ve bir kazanan olacaksa eğer, unvanları değil karakteri kazanmalı.







Hiç yorum yok :

Yorum Gönder